sırada hepimizin bayıldığı kadın ecemen‘in biricik annesi zehra var. istikamet antalya. kendisi zaten hikaye anlatır gibi örmüş kurguyu. bana fazla bir şey eklemek düşmedi.
fotoğrafı ilk gördüğümde “hadi canım, bu bebe ece olamaz!” derken bir baktım altında yazmış zehra teyze:
“bir yakınımızın çocuğu. çocukları çok sevdiğim için dört beş tane doğurmayı düşündüğüm yıllar. bekara karı boşaması kolay derler ya, işte o günler. ancak kendi çocuklarımı doğurunca anladım zorluklarını.”
yıl 1975. elbise o yıllarda antalya’nın en büyük mağazası olan eser’den.
“antalya’nın yaz sıcağını herkes bilir. sanki fırının kapağı açılmış da sürekli sıcak hava üflüyor gibidir. bizler de her yaz muhakkak bir deniz kıyısında kampa giderdik. burası kemer’e giderken solda deniz tarafında bulunan sarısu orman kampı. ahşap evlerin bulunduğu ormancılara ait bir kamp. değişik şehirlerden gelen arkadaşlarımızla unutulmaz tatiller yaşadık o dönemde. sene yine aynı, 1975. ispanyol paça kot çok moda olduğu için yazın o sıcağında bile giymişim.”
“bir haziran günü. aysun, yücel, adviye ve ben. ankara emek’te nene hatun yurdu’nun yanındaki bakkalın önündeyiz. bu bakkalın önündeki ağacın altında oturur çekirdek çitlerdik. 🙂 yurdun hemen bitişiği kredi yurtlar genel müdürlüğü’ydü. orada çalışan yakışıklı gençler vardı. hatta adını bile anımsadım birinin şu an: cezmi. onlarla sohbet ettiğimiz yerdi burası.”
“aynı gün. yücel’le birlikte yine. elbisemi ankara kızılay’daki YKM’den almıştım. o tarihlerde YKM ankara’daki iki buluşma noktasından biriydi. diğeri de gima’ydı.
ben çocuk parklarını her zaman çok sevdim. bu yaşımda bile bir çocuk parkı gördüm mü hemen gider salıncaklara biner, kaydıraklardan kayarım. içimdeki çocuğu hiç öldürmek istemiyorum…”
şimdi tabii bu son cümleyi okuyunca ecemen’i daha da iyi anlıyor insan. 🙂
bu kare sıkıntılı yıllardan, 1978’den.
“şeker öğrenci yurdu’nda aynı odayı paylaştığım arkadaşım asuman’layım. bu boy eteği hiç sevmememe rağmen öğrencilik yıllarımda ya pantolon ya da bu boy etekler giyerdim.
çatışmaların da en şiddetli yılları. o dönem ya sağcı ya da solcu olacaktınız. bizim yurt da sağcıların elindeydi. aynı binada ama ayrı bloklarda kız erkek karışık kalıyorduk. siz isteseniz de istemeseniz de geceleri sizi uyandırırlar, dokuz ışık nedir ezberletirler, elinize gazeteleri tutuşturup gecenin bir saatinde garaja satmaya yollarlardı. onlardan yana olmadığımı anladıklarında erkekler tarafından dövülmüş hastanelik olmuştum.
zor yıllardı. okulumu bırakmama neden olmuşlardı.”
23 kasım 1979. antalya’da nişandayız.
“bu fotoğraf foto fenni de çekildi. zaten başka fotoğrafçı da yoktu. öyle zannediyorum ki o yıllarda çekilen fotoğraflara bakılsa hepsinin arkasında aynı dekor ve altında aynı foto fenni yazısı çıkar. 🙂 nişan kıyafetim erol moda mağazası’ndan. antalya’da o tarihlerde çok mağaza yoktu.
abiye kıyafet satan üç mağaza vardı. bunlar eser, kadri konfeksiyon ve erol moda mağazası’ydı. çiçeklerimi de kendim yapmıştım. o tarihlerde kumaştan çiçek yapma merakım vardı. sonradan bu el işi hobilerim arasına ahşap boyama, ipek ve diğer kumaşları boyama da eklendi. mutfak vazgeçilmezim olduğu için şimdi de şeker hamuru ile süslediğim cupceke, kurabiye ve pastalarım var.”
istiyoruz zehra teyze!
“1979’da evlenip istanbul’a gelin geldim. bu fotoğraf da istanbul’u tanıtma turlarından bir tanesinde, pierre loti tepesi’nde çekildi. eltim tuğba, senelerce almanya ‘da çalışan türkan teyzem ve ben. mantomu beyoğlu’ndaki vakko’dan almıştım.”
“yıl 1980. ece’ye hamileyim. izmir’e fuara gitmiştik. o dönem bülent ersoy’u seyretmek için yapmadığım kalmamıştı. ece’ye hamileliğimde ilk beş ay hiçbir şey yiyemediğim için serumlardan çıkıp soluğu izmir’de almıştım.
elbisemi şaşkınbakkal’da etol mağazası’ndan almıştım. cadde’de artık eski mağazalardan kalan olmadı. ema etol mağazası halen var.”
80’li yılların bülent ersoy’u için bu videoyu mutlaka izlemelisiniz. >> tıklayın.
ayrıca wikipedia’daki şu notu da paylaşmadan geçemedim. kim olsa o dönem izlemek ister:
“1980 Ağustos İzmir Fuarı’nda seyircilerden gelen tezahürat sonrası göğüslerini açınca İzmir Cumhuriyet Savcılığı, hakkında soruşturma açtı. Eylül 1980’de Kordon’daki evinde bir hâkime hakaret edince tutuklanarak Buca Cezaevi’ne gönderildi.”
en başta da dediğim gibi, zehra teyze gençlik yıllarını gayet güzel anlatmış. ben hiçbir detaya karışmadım. bu vesileyle bizim deli ecemen’i de biraz daha derinden(!) tanımış olmadık mı?