kısa bir aradan sonra ‘filinta’ gibi bir ikonanneyle dönüyorum. uzun süredir fotoğrafların cepte beklediği güzel gözlü bir annemiz var bu kez.
sadece kendi güzel gözlü değil tabii. başarılı işlere imza atan kızı da aynı güzel gözlere sahip. haliyle insan düşünmeden edemiyor: “bu ikili aynı ofiste bir araya gelince, elbette sıkı işlere imza atılır.”
diyorum sana, hiçbir şey tesadüf değil!
birkaç email trafiğinin ardından gelen açıklamaları, her zaman olduğu gibi yine çok fazla noktasına virgülüne karışmadan aktarıyorum.
ak bakalım aşağıya doğru.
esin teyze email’e şöyle başlamış:
epey bir süre resimleri karıştırdım. çok komik, ama bana çok da eskilermiş gibi gelmedi. sonra da dalıp gitmişim her birine. insan kendini çok eskilerde kalmış hissetmiyor diye düşünsem de, “haha sen öyle san o zaman! niye daldın bu kadar madem?” dedim kendi kendime. zaman çarçabuk geçiyor hakikaten.
evet küçüklükten başlıyoruz 🙂 “anaokulunda dillere destan bir defileye çıkmıştım” diyor esin teyze.
adana standartlarının dışında, sarışın ve mavi gözlü olduğum için her gösteride ya da resmi geçitte başrollerde beni seçerlerdi.
bu defileler de o zamanlar annemin gönüllü olarak çalıştığı yardım severler cemiyeti ve türk anneler derneği içindi.
“ilkokulda podyumlarda profesyonel bir mankendim artık” diye eklemiş.
adana’daki incirlik üssü’nden dolayı amerikan pazarı avantajımız vardı. evlenmeden önce bütün harçlığımı oraya yatırırdım. orijinal converse’ler, levis’lar, wrangler spor kıyafetlerim vardı. tenis raketlerine, şampuanlara ve özellikle m&m draje çikolatalara sahip olma lüksümüz vardı o dönem.
bu arada çok sporcu bir yönüm vardı. ortaokul ve lise yıllarımda basketbol takımının koçuydum. o yüzden converse’lerin her rengi mevcuttu.
kıvırcık saçlarıyla tam bir woodstock kızı gibi çıkmamış mı? foto çok net değil, ama boynunda ismi yazılı kolyesine de dikkat lütfen. “paçaları özellikle çizgili yapardık” diyor
aslında giyim kuşam için hiçbir zaman kalıplaşmış sınırlar içinde kalmadım. her zaman enerjik ve renkli giyinmeyi tercih ettim. mesela siyah çok asil bır renk olmasına rağmen dolabımda yok denecek kadar azdır.
bu fotoğrafa çok da bir şey yazmaya gerek yok diye düşündüm. siyah beyaz olmasına rağmen gözlerinin güzelliği ortada, değil mi?
ve düğün günü…
gelinliğimin model seçiminde her iki anne de kriz halindeydi. “bu ne böyle gecelik gibi! öyle gelinlik mi olur?” deyip duruyorlardı. tabii onlarin hayali kabarık, işli, nakışlıydı. epey direttiler, ama gelin ben olduğum için galip gelen de elbette ben oldum 🙂
80’li yıllarda adana’da yaşarken çok sosyal bir hayatım vardı. balolar, davetler, gazinolar… ben bunların her biri için kıyafet ve kuaför derdine düşerdim tabii. hatta neredeyse kebapçıya giderken bile kıyafet alınırdı. 🙂
bu konuda aslı’nın da eklediği bir not oldu tabii.
annemin kuaförde uzun saatler geçirdiğini hatırlıyorum. adana’da sosyete kuaförde buluşurdu heralde. ben pek bilmiyorum bu kültürü 🙂
sağ üstte fotoğrafa düşülen not. yıl 1984.
genelde dikim için kıbrıs’a kumaş almaya giderdik. çok iyi bır terzimiz vardı, iclal abla. tüm adana’nın kahrını ve parasını o çekerdi. italya’dan hazır kıyafetler de getirirdi.
benim de annemden bildiğim kadarıyla, adanalılar bu zamanlardan önce de beyrut’a giderlermiş alışverişe. onlar tabii daha da hızlı ve entelektüel yaşarlarmış. neredeyse her hafta bir balo olurmuş. mutlaka tuvalet giyilirmiş.
her ikonannede olduğu gibi esin teyze’den de bir favori karem var. beni tanıyanlar tahmin edecektir ki, bunu seçtim.
adana’da o zamanlar mahir mağazası vardı. vakko ürünlerini sadece orada bulabilirdik. palto ve diğer ipekli elbiseler için ziyaret edilirdi.
derimod mağazasını hatırlıyorum bir de. deri çanta, ayakkabı, ceketler, çizmeler alırdık. kış sezonu için de istanbul’a gidilirdi mutlaka. bu arada kocalara da takım elbiseler alınıp dönülürdü.
aslı da şöyle bir notu ekliyor:
annem dünyada gördüğüm en güzel kadındı hep. kıyafet merakı benden çoktu mesela, halen de öyle! babamla beraber hemen her akşam giyinip süslenip dışarı çıktıklarını hatırlıyorum. akşamları çıkarken de oyun olsun diye babamın ayakkabılarını parlatır, bahşiş alırdık. annemse o kadar mükemmel olurdu ki, ona sadece hayran hayran bakardık.
bu karedeki de aslı. modaya olan ilgisini kimden aldığı belli. bugün bambaşka bir stili olduğu da aşikar. (ona birazdan örneklerle değiniyor olucam)
esin teyze şöyle net bir şekilde özetlemiş aslı’yı da:
aslı tasarım hayatına ilk kez 2-3 yaşlarında kendisinin ve erkek kardeşinin saçlarının önünü keserek başladı. 🙂 daha sonra şebnem kağıt bebekleri keserek devam etti. şimdi de tutabilene aşkolsun.
bu kısa aradan sonra geri dönelim esin teyze’ye:
ayakkabı için goya mağazasını hatırlıyorum. çanta ve ayakkabıyı da ona özel yaptırırdım genelde. kıbrıs’tan aldığım orijinal yılan derisi ile yapılırdı. 🙁 bugünkü gibi bilinçli değildik tabii o dönem.
bir de ne hikmetse herkes saçını boyatır ve sarışın olurdu. ben de doğuştan sarışın olduğum için nefret ederdim adanalı esmer hanımların sarışın olmasından ve bir süre saçlarımı kahve tonlarında boyattım.
uzun ve kırmızı tırnaklarım vardı ;(( şimdi ise uzamasına fırsat bile vermiyorum. ve tabiii kırmızı ruj da vazgeçilmezimdi o yıllarda…
aslı’nın bir başka dipnotuyla dvam ediyorum.
halen annemin olan kıyafetlerini giyiyorum. mesela geçen gün vakko’nun 75. yıl davetine annemin 80’li yıllardan kalma bir elbisesiyle katıldım. aslında annem gömlek olarak almış ama ben elbise olarak giydim. vakko ailesi, eski logosunu ve etiketini üzerimde görünce çok duygulandı tabii.
o bunu yazınca, aklıma bahar‘ın davet sırasında bu fotoğrafı instagram’dan paylaştığını hatırladım. bir görsel desteği fena olmaz diye düşündüm.
aslında aslı hep annesinin izinden gitmiş. nasıl mı? uzun yıllar ‘küçük gelin’ olmayı seçerek…
bütün çocukluğum boyunca annem tarafından gelinlik giydirildim. (bu cümle orijinalinde bir sürü ünlem barındırıyordu aslında.) okuma bayramındaki gelinlikli tek kız bendim. ilkokul mezuniyetimde, ortaokul mezuniyetimde, amcamların düğününde…
mavi, beyaz, pembe her renk gelinliğim vardı. ve tabii çeşit çeşit çiçeklerden özel olarak hazırlanmış taçlarım. maskeli balo olurdu mesela. herkes kedi olmuş, panda olmuş. ben?! yine gelin olmuşum.
aslı’nın email’i şöyle bir subject ile geldi: “bu ortaokul işte. ayıp artık ya!”
neden dedim ya, neden? artık liseye geçtiğimde gelinlikli kızlara falan bakamıyordum. benim için modası geçmiş bir durum, hatta fobi haline gelmişti. tabii annemde de ufak bir korku oluştu. “eyvah bu kız bir daha gelinlik giymeyecek” diye! korkusunu yenebilmiş değil halen. ben de ağırdan alıyorum durumu 🙂
ben gelinlikli fotoların hepsini büyük bir zevkle görmek isterdim, ama durum anlaşıldı.
sözü daha da uzatmadan, son karemiz aslı’nın instagram‘ından gelsin. esin teyzenin yoğun çalıştığı anlarından biri… ama gözler (hani o ilk karede paylaştığım) anaokulunda podyuma çıkan çocuğun gözleriyle aynı enerjiye sahip.
işte böyle! esin teyze ile bir dönemin adana’sına da uzandık. bir sonraki ikonannemiz yine sürpriz bir isim. merakla beklersin diye ümit ediyorum.
söz! arayı çok açmam bu kez.
sen de açma. içinden geliyorsa yolla annenin fotolarını; koyalım.