ismiyle müsemma, mösyö şokola hayattaki tutkularına sıkı sıkıya yapışan ve onları gerçekleştirmek için ne gerekiyorsa bu uğurda emek sarf eden değerli ve çok eski bir arkadaşım. hafızam beni yamultmuyorsa, bir 10 seneyi devirmişiz.
1979
bazen olur böyle şeyler. gözünüzün önündekini görmezsiniz. duygu’nun annesi de neredeyse bir yıldır taslaklarda bekliyormuş.
duygu o dönemde bu fotoğrafları paylaşırken, kendisi de kariyerinin dönemeçlerinden birini yaşamaya hazırlanıyordu. şimdi o da moda dünyasında daha aktif. imza markasını bir yerlere getirmek için tüm gücüyle çalışıyor.
sırada hepimizin bayıldığı kadın ecemen‘in biricik annesi zehra var. istikamet antalya. kendisi zaten hikaye anlatır gibi örmüş kurguyu. bana fazla bir şey eklemek düşmedi.
fotoğrafı ilk gördüğümde “hadi canım, bu bebe ece olamaz!” derken bir baktım altında yazmış zehra teyze:
“bir yakınımızın çocuğu. çocukları çok sevdiğim için dört beş tane doğurmayı düşündüğüm yıllar. bekara karı boşaması kolay derler ya, işte o günler. ancak kendi çocuklarımı doğurunca anladım zorluklarını.”
yıl 1975. elbise o yıllarda antalya’nın en büyük mağazası olan eser’den.
yeni yıla bir anneanneyle giriş yapalım istedim. serli’nin yayası (anneannesi) silva, artık sadece o eski siyah beyaz salon filmlerinde gördüğümüz istanbul’u yaşayanlardan. (benim de bu şehrin en çok görmeyi istediğim dönemleri.)
füsun teyze projeye dahil olmasını istediğim isimlerdendi. hem arda’dan dolayı hem de özellikle bir süre pakistan’da yaşadıkları için.