yeni yıla bir anneanneyle giriş yapalım istedim. serli’nin yayası (anneannesi) silva, artık sadece o eski siyah beyaz salon filmlerinde gördüğümüz istanbul’u yaşayanlardan. (benim de bu şehrin en çok görmeyi istediğim dönemleri.)
bu arada o yılların istanbulundan bahsederken aklıma hep bu film gelir (istanbul sokakları – filiz akın & cüneyt arkın / 1964) >> tıklayın
silva tantik (teyze) eski istanbul ermenilerinden. serli, anneannesinin genelde kıyafetlerini kendisin diktiğini söylüyor. eşinin kumaşçı olmasının da etkisi büyük muhtemelen.
“yurtdışından gelen kumaşları getirirmiş anneanneme. pangaltı’da bulunan gençler mağazası -şimdi yerinde lcwaikiki mağazası var- ve beyoğlu’ndaki dede mağazası’ndan kumaş alırmış,” diyor serli ve ekliyor “en çok alışverişi ise yine beyoğlu’ndaki leydi ve erol mağazalarından yaparlarmış. erol, şimdiki tokatlıyan pasajının girişindeymiş. şu anda başka bir ayakkabıcı var yerinde.”
bu girişten sonra fotoğraflarda 1955’e gidelim. bu karede silva tantik henüz 18 yaşında. elbisesini beyoğlu’ndan aldığı bir kumaşla kendisi dikmiş. ne kadar zarif…
şafak fotoğrafhanesinin tipografisine ayrıca bayıldığımı söyleyebilirim.
sene 1959. 22 yaşında. fotoğrafın nerede çekildiğini hatırlamıyor. elbiseyi yine kendisi dikmiş. serli’nin bahsettiği gibi, dedesi pangaltı’daki gençler mağazası’ndan getirmiş kumaşı.
“kumaşın kendisiyse hollanda’danmış.”
biri mad men mi dedi? 🙂
aynı yıl (1959). harbiye’ye geldik. bugün beşiktaş dolmuşlarının kalktığı yerin biraz ilerisi. nişanlılar.
“soluk turuncu tonlarında bir mantoymuş anneannemin üzerindeki. ayakkabıları da o dönemin meşhur mağazalarından kamer ayakkabı’danmış.”
sene 1961. düğünleri. serli şöyle bir not düşmüş; aynen aktarıyorum:
“anneannemin arkadaşının gelinliğiymiş. o zaman şöyle bir gelenek varmış; varlıklı olan kişi gelinliğini diktirirmiş ve yedi arkadaşına düğünlerinde giymeleri için verirmiş. bunun şans getireceğine inanırlarmış.”
1965 tarabya palet gazinosundalar. damask duvar kağıtlarına dikkat! 🙂
1965. üzerindeki takım beyoğlu’ndaki leydi mağazası’ndan.
serli:
“kolye mi? halen duruyor desem…”
hilton oteli’nin çevresinde çocuklarıyla gezintiye çıktığı bir günden hatıra. 1970’li yıllar. soldaki serli’nin annesi.
silva tantik’in üzerindeki elbise yine pangaltı’daki gençler mağazası’ndan. silva tantik elbiseyi anlatırken şöyle demiş;
“arman (eşi) gençler’de çalıştığı o dönemde bana bol bol kumaş getirirdi, ben de kendim dikerdim. fakat bu pied-de-poule takımımı hazır almıştım.”
1975’in noeli. bebek’te arkadaşlarının evinde toplanmışlar. soldaki sehpanın üstünde yurtdışından akrabaların gönderdikleri kartlar var. serli bu fotoğraftaki her detaya bayıldığını söylemiş. “yerde duran çantaya ve terliklere dikkat” demiş.
ben de en çok koltuğa bayıldım sanırım. biraz da (kendi anneannem) saadet’i hatırlattı bana.
ve sene 1975. silva tantik üst sırada sağda. yeğeninin düğünündeler. herkes ne kadar şık ve sofistike görünüyor.
size de neşeli günler ya da gülen gözler filmlerinden birer kare gibi gelmedi mi? o dönemdeki bu tarz toplu fotoğraflar bana hep çok güçlü ve etkileyici geliyor. tıpkı o filmlerdeki gibi, gazino kadroları ve altın kelebek ödüllerinin kazananları da bu ‘bir arada’ olma ruhunu çok sade bir şekilde yansıtmaya yetiyor. öne çıkan içtenlik.
imrenmemek işten değil.
dip not: ne yapsam, grafik bakış açım da beni bırakmıyor. fotoğrafçının logosu da bence muhteşem.